Astroloji hakkında neredeyse herkesin bir fikri vardır. Kimine göre uydurma kimine göre yol göstericidir. Kimine göre safsata kimine göre yaşam biçimidir. Aslında astroloji hep aynıdır, değişmez. Sadece insanların onu hayatının içine nasıl aldıkları değişir. Herkes istediği gibi alabilir ama almadan önce astrolojinin ne olduğunu bilmelidir.
Astroloji nedir?
Terimsel anlamı: Göksel cisimlerin ve astronomik fenomenlerin, insan karakteri ve kaderi üzerine etkilerinin olduğu önermesini konu alan, bilimsel gerçekliğe sahip olmayan sözdebilim. Astronomi ile sıkça karıştırılan bu terim içeriği ele alış şekliyle astronomiden ayrılır. Astronomi, göksel cisimlerin fiziksel olaylarını inceler iken astroloji göksel cisimleri incelemez ve onun insan üzerindeki etkisini inceler.
Astrolojiye baktığımızda gerçeküstü şeyler veya zayıf temelli çıkarımlar görebiliriz ama aslında içinde/temelinde matematik ve geometri saklıdır. Gerek yıldızların gerek gezegen hareketlerinin incelenmesi sonucu oluşmuştur. Peki neden bilim diyemiyoruz ? Çünkü işin işine kaderi, kanıtlanamayan kişilik özelliklerini veya gözlemlenmesi mümkün olmayan çıkarımlarda bulunur.
Peki astroloji nasıl ortaya çıkmıştır?
Yazı öncesi dönemdeki varlığı hakkında henüz bir bilgi yok lakin Yazılı tarihte ilk ortaya çıkışı ise MÖ 2500 yılında, gezegenlerin insanın kaderini etkileyen güçlü tanrılar olduğuna inanılan Mezopotamya’da olmuştur. Astroloji danışmanları Kraliyet ailesine devlet yönetimi konusunda akıl verirlerdi ve Mezopotamya tarihinin erken dönemlerinde astroloji “kraliyet sanatı” olarak düşünülürdü. Yani şimdikinden daha değerli ve önemliydi. Mezopotamyalılar astrolojiyi daha gerekli işlerde kullanırken Yunanlılar, astrolojiyi mitoloji ile birleştirmiştir ve kişisel astroloji yaratmışlardır.
Politeist bir inanç sistemine sahip Sümerlerde, tanrıçaların insanlar gibi duyguları ve çeşitli gereksinimleri olan varlıklar olarak tanımlandığı söyleniyor. M.Ö 3.000 yılında Lagaş kentinin tanrısı Ningirsu bütün tanrı ve tanrıçaların şampiyonu seçilerek Orion takımyıldızıyla özdeşleştiriliyor. Bu dönemden sonra tüm tanrı ve tanrıçalar yıldızlarla özdeşleştirilmeye başlanıyor. Böylece yıldızları gözlemlemek Sümerler için bir tür ibadet desek yeridir. Ziggurat isimli gözlem evi ve tapınak karışımı piramitlerin de yüzden inşa edildiği söyleniyor.
Zigguratda gökyüzünü inceledikçe gök cisimlerinin bazı pozisyonları ile savaş, kıtlık, hasat vb. olayları eşleştiren Sümerler’in gökyüzüne bakarak gelecek tahminleri yapmaya başladığı ve bir burç sistemi geliştirdiği söyleniyor.

Astroloji ve Kehanet
Günümüzde astrologlar, Güneş’in, Ay’ın ve gezegenlerin insanın yaşamı üzerinde etkileri olduğunu ve buradan hareketle bir kişinin geleceğinin kestirilebileceğini öne sürerler. Bazı dergi ve gazetelerde, aynı burçta doğan herkes için ortak kehanetlerde bulunan yıldız falları yayımlanır.
MS 1066’da gökyüzünde parlak bir kuyrukluyıldız görünmüş ve bu alışılmadık olay insanları çok korkutmuştu. Bunu yorumlayan astrologlar yakın gelecekte bir kralın öleceğini ve çok önemli olayların yaşanacağını söylediler. Gerçekten de birkaç ay sonra, Hastings Savaşı’nda İngiltere Kralı Harold öldürülünce pek çok kişi bu kehanetin doğru olduğuna inandı. Oysa bugün Halley olarak adlandırılan bu kuyrukluyıldızın her 76 yılda bir Dünya çevresindeki yörüngesinden geçtiğini biliyoruz. Fakat, bu anlamlı rastlantıya Carl Gustav Jung senkronizasyon teorisine göre anlamlı rastlantılar adını vermektedir.
İnsanlar geçmişten bugüne gelecek hakkında bilgi sahibi olmak istemiştir. Gelecek hakkında bilgi sahibi olma yolunda çok fazla şey denenmiş, çok fazla şey ile bağdaştırılmaya çalışılmıştır. Astroloji, bu bağdaştırmanın en kuvvetli olduğu alandır. Gökyüzüne bakıp gelecek hakkında bilgi vermek, tarihi olaylara ya da tıbbi şeylere bakıp gelecek hakkında fikir vermekten daha makul ve iyidir.
Burçların Mitolojisi
Burçlar gökyüzündeki takımyıldızlarından oluşuyor. Düşünceye göre; doğum tarihine denk gelen burç karakterimizi, doğduğumuz saat ve gezegenlerin konumu sosyal hayattaki davranışlarımızı belirler.
Güneş, 12 takımyıldızının içinden geçmektedir. Bunlara Zodyak Takımyıldızları denir. Bu takımyıldızlarının Antik Yunan ve Roma mitolojisinde kendine özgü hikayeleri bulunuyor.
Bunlardan birkaç tanesine bakalım:
Boğa Burcu: Efsaneye göre tanrı Zeus, Prenses Europe’i Girit Adası’na kaçıracaktır. Kaçırmadan önce altın boynuzlu, öfkeli bir boğa bir kılığına girerek göklerde dolaşır. Daha sonra Europe ile boğa, denizde yüzerek kıyıdan uzaklaşır ve gökyüzüne doğru yol alırlar. Artık ikisi de göğü aydınlatmak için bir takımyıldızındadır.

Yengeç Burcu: Herkül’e Miken Kralı tarafından on iki görev verilir. Görevlerden ikincisi canavar olan Hidra’yı öldürmektir. Savaş esnasında Herkül’ün ezeli düşmanı Tanrıça Hera, Herkül’ün ayaklarına yengeç göndererek dengesini yitirtmeye çalışır, ancak başarılı olamaz. Hidra’nın ölümü sırasında göğe yükselmekte olan takımyıldızına yengeç adı verilir.

Terazi Burcu: Romalılar bu tarihte gece ile gündüzün eşit duruma geldiğinden dolayı teraziyi denge ve eşitlik anlamıyla kabul ettiler. MÖ 43’de Terazi burcunda görülen kuyruklu yıldız, Roma’da Yüce Sezar’ın öldürüşünün habercisi olarak da bilinir. Burçlar arasında canlı bir varlığı temsil etmeyen tek burç, Terazidir.

Akrep Burcu: Mitolojide bu burç ismini, avcı Orion’u öldüren akrepten alır. Bu sebeple de Akrep gökyüzüne yükselirken Orion takımyıldızı ufkun altına iner. İkisi gökyüzünde bir arada bulunmazlar.

Balık Burcu: Burcun sembolündeki balıklar, Babillerden itibaren kuyrukları birbirine bağlı iki balık olarak gösterilir. Burcun zarifliği, hassaslığı ve duygusallığı Roma mitinde Aşk Tanrısı olarak geçen Venüs ve Cupid, Yunan mitinde Afrodit ve Eros’tur. Rivayete göre Venüs ve Cupid, kendilerine ateş atan bir canavar tarafından kovalanıyordu. Canavarın denize giremeyeceklerini düşündükleri için kendilerini balığa döndürdüler. Atlamadan önce de bir iple birbirlerine sımsıkı bağlandılar.

Bir cevap yazın