Solundaki kız ne kadar da çok konuşuyordu. Başı şişmişti. Hemen burdan kurtulmalıydı.Ruhu ile baş başa kalmalıydı. Ama bu kız izin vermiyordu. Oturduğu yerden kalkıp kendini dışarıya attı. Kapalıydı hava. Neler geçiyordu aklından öyle.
Düşüncelerine yetişemiyordu. Bir kaç adım attı. Ama rahatlayamıyordu. Bu sefer adımlarını hızlandırdı. Ne kadar hızlı yürüse de düşüncelerine yetişemiyordu.
Etrafındaki her şey kendisine fazlalık geliyordu. Gerçekten de fazlalık mıydı çevresindekiler?
Düştü bir kaç damla, kararan bulutlardan. Yağmuru da sevmezdi. Oysa başını şişiren kızdan uzaklaşmak için çıkmıştı dışarı. Şimdi ise yağmurun altında ıslanıyordu.
Adımlarını durağa yöneltti. Oysa ruhundaki karmaşayı yağmurla yıkasa yükü azalacaktı. Ama o bunu bilmiyordu. Belki bir gün öğrenecekti ama bugün öğrenememişti.
Ruhundaki kargaşanın içinde kayboldu genç adam. Önce yağmur dindi sonra bulutlar gitti. Ama ruhundaki ağrı hiç dinmedi…
İnsan,hatalarının ağırlığını hisseder mi?
Peki , ya bir gözyaşının bedeli
O kadar mı hafif duygular
Umursanmayacak kadar mi saçmalar
Nasıl bu kadar can yakar?
Kaybolup giden anılar..
servetiati
Bir cevap yazın