
Kelebeklerin yaşamının; değişimi ve yenilenmesi ile insan yaşamına ne kadar benzer olduğuna hiç dikkat etmiş miydiniz? Tıpkı bir kelebeğin kozasını geride bıraktığı ve görkemli kanatlarına kavuştuğu gibi bir insan da hayatında zorluklarla karşıya geldikten ve bunları aştıktan sonra tam gücünün farkına varıyor ya da bir zamanlar kırılgan bir varlık olan larvanın, ruhunun gücü ile hayatta kalmasını temsil eden kanatlarına kavuşmasını da insan yaşamının doğumdan ölüme kadar olan sürecine benzetebiliriz. Her geçen gün ile bir öncekisinden farklı biri haline geliyor, kelebek gibi hayatımızda dönüşümlere uğruyoruz.
Bir kelebek yaşam döngüsüne bir tırtıl haline dönüşecek olan yumurtayla başlar, gökyüzünde çırpınan serbest ve güzel bir varlık haline gelmeden önce de koza haline gelir. Kelebeklerin, hayatına başladıkları formdan farklı bir form ile sona eren bu güzel ve eşsiz metamorfozu en göze çarpan özellikleridir. İnsan yaşamına benzerlik gösteren bu canlılar birçok kültürde farklı anlamlara gelmektedir. Bugün sizlere Japonların bir kelebeği ele alan masalını anlatmadan önce gelin birlikte Japon kültüründe kelebeğin ne anlama geldiğini öğrenelim.
Japon Kültüründe Kelebek
Daha önceki yazılarımı okuduysanız ya da Japon kültürü ile ilgiliyseniz mutlaka fark ettiğiniz bir şey vardır ki o da Japon sanatı, kültürü, mitolojisi ve folklorunun doğa sevgisini yansıttığıdır. Batı kültüründen farklı olarak Japonlar kendilerini doğadan ayrı olarak görmek yerine doğanın bir parçası olarak görmeye eğilimlidirler. Japon sanatı ve edebiyatının en önemli simgelerinden biri, dönüşümü yansıtan kelebektir. Dünyadaki birçok kültür için kelebek “ruh” ve “dönüşüm” simgeleridir, Japon kültürü de bunlardan biri olmakla beraber bu kültürde kelebek aynı zamanda “sonsuzluk” ve “aşk” gibi kavramları da simgelemektedir.

Kelebek tarafından simgelenen “sonsuzluk” kavramı anlamını yaygın olan bir Japon inanışından alır. Bu inanışa göre ölülerin ruhları diğer dünyaya olan yolculuklarında bir kelebek şeklini alır ya da ölülerin ruhları kelebekler tarafından öbür dünyaya götürülür. Yani Japonya için kelebek “yaşayan ve ölülerin ruhu” anlamını alır.
Japon sembolizminde kelebek aynı zamanda âşık olmanın ve ruh eşini bulmanın da bir sembolüdür. Âşık olan erkekler de sevgilerini kelebek sembolünden faydalanarak gösterirler. Ayrıca çoğu Doğu Asya ülkesi tarafından kabul edilen ve Asya’nın Romeo ve Juliet’i olarak kabul gören eski bir Çin efsanesi, birlikte intihar ettikten sonra kelebeğe dönüşen iki sevgilinin hikayesini anlatıyor. Aynı zamanda Çin sembolojisinde beyaz kelebeğin ayrı kalınan aşığı sembolize ettiğini de söylemekte fayda var. Beyaz bir kelebek korunduğunuz ve meleklerin sizi izlediğini de ifade edebilir.
Japonya’nın bu büyüleyici halk hikayesi de sevginin dönüşüm gücünün efsanevi temasına değiniyor. Aşk tanrısı Cupid ve Pscyhe’nin sembolizmine benzer bir biçimde ruh tıpkı bir kelebek gibidir, sevgi ise dönüşen bir güçtür.
Beyaz Kelebek ve Takahama
Uzun zaman önce Takahama adında yaşlı bir adam Japonya’da bir köyde yaşıyordu. Takahama’nın evi, güzel bir bahçe ile çevriliydi ve mezarlığın arkasında duruyordu. Oldukça nazik, başkalarına yardım etmeye her daim hazır ve herkes tarafından saygı duyulan biriydi. Herkes Takahama’nın alçak gönüllü doğası nedeniyle ona imrenerek bakar ve ondan tavsiyeler alırdı. Olmayı istediği her şey olabilirdi çünkü yetenekli ve başarılı idi ama yaşlı adam yaşadığı mezarlıkla ilgilenir ve huzurlu köyünde kalmayı tercih ederdi. Bu yaşlı adamın neden bir karısı ya da kendi ailesi olmadığı ise bir gizemdi. Komşularından birçoğu, seçkin bir aileden gelmesine rağmen mezarlıkta bekçilik yapan Takahama’nın neden yalnız ve mütevazı şekilde yaşadığını anlayamaz, ona biraz deli gözü ile bakarlardı. Takahama’nın hiç ziyaretçisi olmazdı ve komşular o eve bir kadının girdiğini hiç görmemişti. Tüm vaktini mezarlığı temizlemeye harcar kalan vakitlerinde ise akşam üzerine doğru sandalyesini alır, hiçbir şey yapmadan uzun uzun mezarlığı izlemeye dalardı. Komşulara göre Takahama’nın deliliği hiç evlenmediği veya kadınlarla arkadaşlık yapmadığından kaynaklanırdı tabii bu düşüncelerle birlikte dedikodular da başlamıştı.
“O çok garip biri.” diye fısıldadı kadınlar “Evlenmek için fazla bencil olmalı.”
“Deli olmalı.” diye mırıldandı adam ve böylelikle söylentiler her yere yayıldı.

Takahama deli değil hatta oldukça bilge bir adamdı. Birçok insan siyasi meseleler ya da kamu yararı üzerine bazı istişareler için ona gelirdi, gençlerin anneleri çocuklarını getirir böylece bazı tavsiyeler alırlardı ama çocukları çok seven bir adam olmasına rağmen çocuk sahibi olmaması komşuların dikkatini çekerdi. Hiç evlenmediği için kız kardeşi ve yeğeni zaman zaman ona bakmaya gelirdi. Çocuğa göre mezarlıkta yaşayan bir amcaya sahip olmak çok ürkütücü idi o nedenle gelmemek için hep bahaneler üretir, onun evine gitmek yerine amcasının onlara gelmesini önerirdi.
Bir yaz gününde yine kız kardeşi ve yeğeni Takahama’yı görmeye gelmişti ki onu ölümcül hasta bir şekilde buldular. Kız kardeşi ve yeğeni onunla ilgilenmeye başladı, bazı günler iyileşir gibi olur ama sonraki gün yine kötüleşirdi. Yeğeninin ilgilendiği bir gün Takahama uyuya kaldı ve odasına büyük bembeyaz bir kelebek girdi. Yeğeni kelebeği sürekli kovuyordu ama kelebek sanki ona eşlik etmek istermiş gibi her seferinde geri dönüp Takahama’nın yatağının baş ucunda duruyordu. En sonunda genç adam dayanamayıp kelebeği, bir mezar taşının üzerine konana değin bahçeye kadar kovaladı. Mezar taşının yanına geldikten sonra kelebek gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Genç adam mezar taşını inceleyince 18 yaşında nasıl öldüğünü anlatan bir açıklama ile birlikte “Akiko” adını buldu. Mezar yosunla kaplı olmasına ve elli yıl önce dikilmiş olmasına rağmen çiçeklerle çevriliydi ve küçük su deposu yakın zamanda doldurulmuştu. Genç adam eve geri döndüğünde yaşlı adamın öldüğünü gördü ve annesine dönerek mezarda gördüklerini anlattı.

“Akiko mu?” diye mırıldandı annesi ve ardından gülümseyerek oğluna Takahama’nın hikayesini anlatmaya başladı.
“Uzun zaman önce, Takahama hala genç bir adamken, bu kasabada yaşayan Akiko adında güzel bir kızla tanıştı. Zamanla birbirlerine aşık oldular ve amcan Takahama evlilik teklif edince nişanlandılar. Gelecekleri umut ile doluydu hem Akiko hem de Takaham çok zeki ve çalışkandı. Akiko güzel ve nazikti, yaz rüzgarı kadar güzeldi, bahar armutları kadar tatlıydı. Takahama her gün onu görmek için can atıyordu ve her seferinde çok heyecanlanırdı. Birlikte yaşayacakları hayatı hayal ediyordu.” derken gözlerinden bir damla yaş düştü yaşlı kadının. Mendilini yüzüne getirip gözlerindeki yaşları sildikten sonra anlatmaya devam etti:
“Bir gün, her zaman olduğu gibi birlikte yürüyüşe çıktılar. Onlar yürüyüşteyken şiddetli bir şekilde yağmur yağmaya başladı zaten ciğerlerinden hasta olan Akiko için oldukça kötü bir şans idi. Düğünlerinden birkaç gün önce Akiko hayatını kaybetti. Yaşarken ona çok iyi bakacağını söz veren Takahama, Akiko’dan ayrılmaya dayanamadı. Umut verici kariyerini bir kenara bıraktı, Akiko’ya her zaman yakın olmak için mezarının yakınında yaşamaya başladı ve ondan başkasıyla evlenmemeye yemin etti. Bunca zamandır sözüne sadık kaldı ve tek aşkının anılarını yüreğinde sakladı. Yazın kavurucu sıcağına ya da kışın karlı yollarına aldırmaksızın her gün mezara gitti, baharda çiçekler getirdi kışın ise yaprakları dökülmeyen otlar ekerek tek sevgilisi için dualar etti. Bu 50 yılın ardından Akiko’yu görmeye gitmediği tek gün olmalı!”

Bu hikaye genç adamın, beyaz kelebeğin Akiko’nun ruhu olduğunu fark etmesini sağladı. “Takahama için endişelenen Akiko onu görmek ve son günlerinde ona eşlik edebilmek için beyaz bir kelebek formunu aldı. O beyaz kelebek onun tatlı ve sevgi dolu ruhuydu. Şimdi buluşacak ve sonsuza kadar birlikte olacaklar.” diye düşündü ve gözlerinden yaşlar düştü.
” O deli değildi.” dedi usulca. Annesi başını kaldırdı “Hayır, o sadece aşıktı” dedi. Takahama’nın cenazesinden sonra iki beyaz kelebeğin mezarın üzerinde daireler çizdiğini gördüler.
Bu hikayenin özünden de anlayabileceğimiz üzere özveri ile dolu olan sevgi, ölümden daha güçlüdür. Paris ve Afrodit gibi Takahama zenginlik ya da güç yerine sevgisini seçer, hayatta iken Akiko’ya sadık olan Takahama’ya ölümde Akiko sadık kalır. Bir dahaki sefer bir kelebek ile karşılaştığınızda vefat eden bir sevgili olup olmadığını merak etmeye başlayabilirsiniz. Ne olursa olsun, kelebek gerçekten Tabiat Ana’nın güzel ve gizemli yaratıklarından biridir.
Önceki yazılarıma ulaşmak için tıklayabilirsiniz. Bir dahaki yazımızda görüşmek üzere…
Kaynakça:
https://studylib.net/doc/6938705/the-symbol-of-butterfly-in-japanese-culture
https://www.butterflyinsight.com/butterfly-legends-japan-white-butterfly.html
https://www.butterflyinsight.com/white-butterfly-color-meaning-and-myths.html
https://www.quotev.com/story/5552904/The-Japanese-Story-Collection/4
https://www.juliesbutterflies.com/blog/the-butterfly-of-love-a-japanese-legend
https://www.thejapaneseshop.co.uk/blog/japanese-symbolic-animals-meanings/
https://steemit.com/life/@jlufer/japanese-legend-the-white-butterfly
Bir cevap yazın